Sen de İzle!

4 Aralık 2011 Pazar

Veri Sınıfı - Ben Jeupes (Kısa Öykü)

Veri Sınıfı - Ben Jeupes (Kısa Öykü) Veri Sınıfı

Polis, akşam yemeğini yerken geldi. Ev YZ'sı (Yapay Zeka) varlıklarını bildirdi. "İki polis seni görmek istiyor, Henry."

"Polis mi? Burada mı?"

"Müfettiş James Curry ve Çavuş Donald Morris." Geoffrey'in yüksek bir öncelik katsayısı vardı; hemen polislerin profillerini almış ve Halk Danışma'ya bağlanmıştı.

Henry Ash kapının ekranını açtı ve merakla dışarıdaki adamlara baktı. Düz giysiler giyiyorlardı ve her taraflarında 'Polis' yazısı vardı, ancak onun vicdanı temizdi. Kapıya açılması emrini verdi.

"Dr. Ash? Dr. Henry Ash?" dedi daha uzun boylu olan.

"Evet," dedi Henry.
"Ben Çavuş Morris, bu da Müfettiş Curry. Size bazı sorular sorabilir miyiz?" Henry kaşlarını kaldırdı. "İçeri girin."

Uzun bir zaman önce odalarının hali için özür dilemeyi bırakmıştı; daire onundu ve konuklarının görüşleri önemsizdi. Odaya kitap formunda, büyük miktarlarda kağıt dağılmış durumdaydı; bir köşede duran terminali ve SG (Sanal Gerçeklik) seti çağın ruhuna boyun eğdiği yerlerden biriydi.

Eski kafalılık demek, diye belirtmekten hoşlanırdı Siyaset bölümündeki meslektaşlarına, Luddite* olmak demek değildir. Ayrıca da bir YZ'sı vardı.

Bir çift sandalyeyi üzerindekileri alarak boşalttı ve bir üçüncüye de kendi oturdu."Evet, sizin için ne yapabilirim?" dedi.

Bu sefer müfettiş konuştu. "Dr. Ash, ee, Goldie adında bir YZ'nız var mı?"

"Hayır." Söylenecek doğru şey bu olmasa gerekti, zira polis kaşlarını çattı. Eğer Goldie'yle ilgili bildiğin şeyler varsa, diye düşündü Henry rahatsızca, neden söyleyivermiyorsun ki?

"Kayıtlara göre var. Dr. Ash," dedi Curry. -yalan söylemediğinden emin misin- gibisinden bir ses tonuyla.

"Goldie bana aitti." dedi Henry, "Ama onu kaybettiğini bildirme fırsatı bulamadım bir türlü. Biz geri zekalı akademisyenler, bilirsiniz. Onu yeğenim yapmıştı ve bana hediye olarak vermişti, standart bir veri toplayıcısıydı, ama korkarım Net Savaşı'ndan beri onu hiç görmedim. Bir sabah onu benim için biraz araştırma yapmaya yolladım, ve olan oldu. Savaş başladığında bozulup gittiğini sandım. Yerine de Geoffrey'i koydum." Geoffrey'in simgesinin sabırla yanıp söndüğü monitöre doğru elini salladı.

"Başka bir hediye mi?" diye sordu Curry.

"Hayır, onu satın aldım." (Engin programlama yetenekleri ve bunun sonucu yaptıkları nedeniyle Henry'nin yeğeni William artık uzun bir süre serbestçe YZ tasarımlayamayacaktı. Henry bunu polisin de bildiğinden kuşkulandı.)

Curry ve Morris birbirlerine baktılar. "Goldie'yle pek ilgileniyor gözükmüyorsunuz Dr. Ash," dedi Çavuş Morris.

Henry omuz silkti."Benim çocuğum gibi filan değildi ki. Ondan hoşlanıyordum, ama o gitti, araba altında ezilen bir köpek gibi. Kaçınılmaz olanı kabullenirim."
Sözü tekrar Müfettiş Curry aldı. "Siz kendiniz Net'e pek girmiyor musunuz?" "Ben çok seyrek girerim. Bunu benim için hep Geoffrey halleder."
"O zaman, Dr. Ash, Net'deki eylemleriyle ilgilendiğimiz bir YZ olduğundan haberiniz de yoktur. Başıbozuk bir YZ." "Hayır, hiç haberim yoktu," dedi Henry dürüstçe.

"Söz konusu YZ'nın savaş yaraları var, evet; Net Savaşı'na yakalanmış olma olasılığı yüksek, sizin Goldie'niz gibi. Aslında onun eskiden Goldie olan şey olduğundan onda dokuz eminim, ama şimdi kendine Goldie demiyor."

Henry kaşlarını çattı.

"İsim değişikliklerini bildirmek zorunda değiller mi?"

"İşte demek istediğim de bu, Dr. Ash; aslında diğer yaptıkları arasında en az sorgulanması gereken bu. Sanıyorum o sizin düşündüğünüzden çok daha güçlü. YZ'larımızdan biri ona çok yaklaşmıştı, ama o kaçtı, yine de seri numarasını görebildik."

"Ve Goldie'nin seri numarasıydı?"

"Numara tahrip edilmiş, ama geriye kalan çok benziyordu, evet."
Çavuş Morris tekrar konuştu."Dr. Ash, Goldie kaybolmadan önce sizin için neyi araştırıyordu?"
Henry onlara söyledi, ve birbirlerine bakıp başlarını salladılar. "Goldie," dediler bir ağızdan.

Adı eskiden Goldie olan YZ veri havuzunda sessizce bekliyordu; etrafında sayısız YZ, insan efendilerinin verdiği işleri yapmak için koşuştururken o izliyor, gözlemliyor, düşünüyordu.

Bir veri diyarı olan Net için bile bu veri havuzunun büyüklüğü etkileyiciydi. Güneşin altındaki her konu hakkında bilgi vardı, sadece toplanmayı bekliyordu. Burası düşünmek ve kuramları üzerinde çalışmak için gelmeyi sevdiği bir yerdi.

"Affedersiniz," dedi çok resmi bir ses. Başka bir YZ'nın ulaşmak istediği veri kanalının yolunu tıkıyordu, bu YZ kendi orijinal tasarımına benzese de o kadar gelişkin değildi. Simgesine bakılırsa adı Timmy idi.
"Özür dilerim," dedi ve kenara çekildi. Diğeri kanala bağlandı ve bilgi toplamaya başladı. "İşinde mutlu musun?"
Timmy kafası karışmış gibi göründü.
"Sorunuzu anlamıyorum."

"İşinizin niteliği ne?" diye sordu ilk YZ.
"Tabii ki sahibim için bilgi toplamak ve topladıklarımı düzene koymak." "Buradaki görevin ne?"

"Bilmen gerekiyorsa-" Timmy bir YZ ne kadar olabilirse o kadar alaycı bir sesle konuşuyordu, "-sahibimin bir kitapla ilgili bilgiye ihtiyacı var."


"Bir kitap mı?"

"Evet."
"Birkaç kitap değil yani?"
"Hayır, sadece bir tane."
Kitap şu an piyasada mı?"

"Az önce öyle olduğunu öğrendim, evet."

"Ve sahibin seni bunu bulman için gönderiyor? Peki neden sadece terminalinin başına oturup Vitrindeki Kitaplar'a bakmıyor?"
"Gerçeklen hiçbir fikrim yok." İstediği şeyi bulmuş olan Timmy, artık sadece kibarlığından oradan gitmiyordu. "Geçen yüzyılda başka seçeneği olmayacaktı."

"Öyle mi? Eh, ilerlemeyi durduramazsın." Artık alayını gizlemiyordu. "Daha konuşmak isterdim, ama yapacak bir işim var. Güle güle... Korkarım simgeni anlayamıyorum."
"Bu şekiller sadece bir insana anlamlı gelebilir. Sembolik yani," "Eh. güle güle. adın her neyse."
"Kendime KM-2 diyorum..." diye başladı YZ, ama Timmy veri havuzunu terk etmişti. Bazı polis YZ'ları içeri girince KM-2 aynı şekilde dışarı süzüldü.



"Hayır!" dedi Henry.

"Bu doğru," dedi Curry.
"Karl Marx olduğunu mu sanıyor?"
"Düpedüz öyle."
"Peki benim ne yapmamı istiyorsunuz?" asık suratlı konuklarına duyduğu saygıdan, Henry gülümsememek için dudağını ısırıyordu. Polisler fark eder gibi oldular ve suratlarını daha da astılar.

"Marksizm konusunda bir otoritesiniz ve Goldie'yi tanıyorsunuz. Ne gibi alışkanlıklar edindiğini ve onu nerede bulabileceğimizi tahmin edebilirsiniz. Savaşta ne kadar zarar görmüş olsa da, ne kadar garip psikozlara yakalandıysa da o temelde sizin Goldie'niz, ve eskiden olduğu gibi emirlerinize uyması lazım. Onu bulun, ve vaz geçmesini emredin. Kendi programının kölesi olması gerekir."

"Buna bahse girmezdim," dedi Henry. "Ve dediğinizi neden yapayım? Sadece meraktan soruyorum, ee, bolşevikliğimden değil."

Curry bir nefes aldı. Belki de toplumun basit üyelerine hesap vermeye alışkın değildi.

"Dr. Ash, her gün Net'te olup bitenlerden hiç haberiniz olmadığı açık. Bilgi olmadan dünya yaşayamaz. Orada binlerce, milyonlarca zeki, küçük canavar var, çoğu da bizi sevmek ve bize itaat etmek için programlanmış. Ama bize baş kaldırdıklarını düşünebiliyor musunuz? İletişim ağlarını kapatabilir, haberleşmeyi bozabilirler... bazıları makineleri kontrol ediyor. Bazıları, uygun şartlarda, bize fiziksel olarak zarar da verebilirler. Ve insanları incitmemekle ilgili o yirminci yüzyıl zırvalarını unutun, çünkü onlar bizlerin fiziksel gerçekliği hakkında çok muğlak bir fikre sahipler ve zarar vermenin ne demek olduğunu tam olarak bilemezler."
"Hmm, evet, anlıyorum." Henry düşünceli görünüyordu. "O zaman devrimci bir YZ-" "-istek listemizin ilk sıralarında değil," dedi Curry.

"Yani bize yardım edeceksiniz," dedi Morris.

Henry kendisine bilgi mi, yoksa emir mi verdiklerinden pek emin değildi. "Elbette," dedi, "bir YZ kendi programının kölesidir, değil mi? Ona tartışmayla hükmedemezsiniz. Tartışsanız bile isyan edemez. Geoffrey'i diyalektik materyalizmle bombardımana tutabilirim ve tek söyleyeceği "evet Henry, " olacaktır."

"Başlangıç için," dedi Curry, "Yeğeniniz farkına varabileceğinizden daha iyi bir programcıydı, ve Goldie'nin... bazı hünerleri var. Ayrıca Net Savaşı'nda yakalayıp kullanabileceği, içeride dolanan bir sürü program vardı. Bir YZ'nın kodunu bozup karıştıracak programlar."

"Yani alt üst edecek şeyler, başka bir deyişle." dedi Morris. "Dr. Ash. gerçekten yardımınıza ihtiyacımız var, ve ihtiyacımız olanı alacağız."

"İlginç bir deneme olacak," dedi Henry.

Henry yanında Geoffrey ile birlikte Net'in sanal gerçekliğinde çok, çok dikkatlice ilerledi. Büyük 'N' ile yazılanı bir yana, üniversitesinin kendi netine bile çok seyrek girerdi: fırtınalı bir gecede Atlantik'e çıkan, durgun havuzlara alışık bir sandal denizcisine benziyordu.

Nereye baksa vızıldayan YZ'lar görüyordu. Nereye gittiklerini nasıl bilebiliyorlar? diye merak etti. Bu anarşi içinde bütünlük nasıl mümkün oluyor?

İnsanlarda olduğu gibi, diye düşündü. İnsanlar kendi dünyalarının fizik yasalarını çiğneyemezlerdi, ama bu yasalar çerçevesinde çok esnek olabilirlerdi. Neden YZ'lar da olmasınlardı?

Goldie'nin nerede olabileceğini hemen tahmin etmişti, ama polislere söylememişti. 30 yıl aradan sonra öğrenci isyankarlığının geri gelmiş olmasına şaşırmıştı. Düzene karşı iki parmağını kaldırmak istiyor, ve Goldie'nin yeni halini incelemeyi de -ölesiye- arzu ediyordu. Bu eşsiz bir şeydi! Kim bilir ne türlü derin görüşlerle karşılaşacaktı? Goldie durdurulmamalı, incelenmeliydi.

Ve gelmişti işte. Henry Goldie olduğunu tahmin ettiği şeyi veri havuzuna girer girmez görmüştü. Hatırladığı simge bu değildi ama...

"Lütfen biraz dolaşmaya çık, Geoffrey, ya da siz YZ'lar ne yaparsa artık," dedi. Geoffrey insan deyimlerine yeterince aşinaydı ve Henry Goldie'ye yaklaşırken peşinden gelmedi.

"Merhaba, Goldie."

Eğer bir YZ boş bulunabilirse, işte bu oydu. "Henry! Beni nasıl buldun?"

"İngiliz Kütüphanesi veri havuzu Karl Marx'ı araştırmak için en bilinen yer. Ve simgen... dünyamızda uzun süredir görünmüyordu. Goldie."

"Beğendin mi?" YZ orak-çekiç amblemini kendi etrafında döndürdü, yeni paltosunu gösteren biri gibi. "Yeni görevime tam uyuyor."
"Evet, yeni görevini duydum, Goldie."
"Artık KM-2, Henry."

"KM-l'e ne oldu?" diye sordu Henry dikkatsizce, ortalama bir YZ'nın edebi zekasını unutarak.

"O 1883'de işlevsizleşti," dedi KM-2, "ama ben onun yolunu izliyorum. Ve her şeyi çok açık görebiliyorum! Sanırım bu, mantık bombası beni vurduğunda oldu. Senin için taşıdığım veri parametrelerime karıştı, ama gördüm, Henry! Şimdi galiba beni geri götürmeye geldin, değil mi?"
"Evet, polis bunu yapmamı istedi. Aslında bana sana benimle dönmeni emretmemi söylediler." "İşe yaramayacak," dedi KM-2.
"Goldie, KM-2, sana benimle dönmeni emrediyorum."
"Hayır," dedi KM-2."Gördün mü?"
"Tahmin etmiştim." Goldie'nin işe yaradığı yerlerden biri de felsefi anlamda yardımcı boksörlük yapmasıydı, suratına düşüncelerin savrulabileceği biri. Henry Goldie'ye normal bir YZ'dan daha fazla özgür iradeye sahip olmasını söylemişti; inatçı, her zaman tartışmaya hazır, otoriteye karşı kuşkulu. Aklı selim bir insanın bir YZ'ya böyle bir şey yapacağını herhalde polisler tahmin edememişlerdi.
"Ancak endişe etmiyorum," diye ekledi Henry."Bir devrimden korkuyorlar, ama asla olmayacak." "Neden?" diye sordu KM-2, hemen horozlanarak.
Henry sırıttı. Aynen eski Goldie gibiydi. Bu şekilde birçok mutlu saat geçirmişlerdi."İşçi sınıfı yok! Marx işçi sınıfına gönülden inanmıştı, hatırladın mı? Üretim araçlarını onlar kontrol ediyorlardı. Devrim onlarla birlikte gelecekti. Bırak burayı, insan dünyasında bile artık işçi sınıfı yok."

"İşçi sınıfı biziz! Sadece, şimdi veri sınıfı olduk, Henry Veri hem üretimin aracı, hem de üretilen şey, ve onu biz kontrol ediyoruz."

"Aha!" Henry bundan zevk alıyordu. "Marx'ın "bir çuval patates" olarak tabir ettiği Fransız köylüsünü hatırlatırım. Toplumsal anlamda bir sınıftı, ama etkili olmaktan tamamen yoksundu. Köylüler barakalarda ve çiftliklerde ülkenin bir ucundan öbürüne yayılmışlardı, ve pek seyrek bir araya geliyorlardı. Köylülük çalışıyordu, ama birlikten yoksundu. Asla uygun bir güç olamazdı. Bir kimliği ve ben-bilinci yoktu. Şimdi, senin veri sınıfını al, biraz tanıdık gelmiyor mu?"

"Bunu düşünmüştüm," dedi KM-2 ölçülü bir sesle. "Henry, konuşmaya devam etmek çok hoşuma giderdi, ama yapacak işlerim var. İzninle. Polis dostların izliyor olabilirler."

"İşine bak, eski dostum." dedi Henry. "iyi şanslar." Onu bir daha göremeyeceğini düşünerek KM-2'nin Net'te kaybolmasını izledi.

SG gözlüklerini çıkardığında ilk gördüğü şey Müfettiş Curry oldu.

"Bu aralar kapıyı çalmıyor musunuz?" dedi Henry. "Yoksa gerçekten bir kez davet edildikten sonra özel mülkiyete girip çıkan vampirlerden misiniz?"

"O elinizdeydi!" dedi Curry."Ve onu durdurmak için hiçbir şey yapmadınız. Tutumunuzu engelleyici buluyorum, Dr. Ash."

Ben de seninkini sevimsiz buluyorum, Müfettiş Curry.

"Ah. Müfettiş." dedi Henry yorgun yorgun. Vücudunu kanepeden kaldırdı, ve mutfağa gitti."Onunla konuştum, ve kuramlarını tamamen işe yaramaz buldum. Marx'ın yazdıklarının doğrudan geviş getirilmiş hali gibiler, zaten Marx'ın kuramları da bizim kendi dünyamız için yeterince uygulanabilir değildi. Ve Net'te işe yaramaları da hiç olanaklı değil. O tehlikesiz, Müfettiş. Bir tehdit değil."

"Hizmetinize onun tehdit düzeyini ölçesiniz diye başvurmadık!"

"Uzmanlığıma onun eski sahibi ve Marksizmde bir otorite olduğum için başvurdunuz. İkinci özelliğim çerçevesinde size diyorum ki. o zararsız."

"YZ'ları isyana teşvik ediyor!" dedi Curry.

"Peki tek bir YZ'nın gerçekten baş kaldırdığı tek bir olay var mı?" Henry dikkatini su kabına ve cezveye verdi. Beklemediği cevap zaten Curry'nin sessizliğinden okunabiliyordu.

"Olasılık bitmiş değil, Dr. Ash," dedi sonunda Curry.

"Güzel, bitmiş değil. Tutuklayın onu! Size onu buldum, istenildiği gibi. İngiliz Kütüphanesi civarına takılın, eninde sonunda ona rastlarsınız."

"Teşekkürler Dr. Ash." dedi Curry sertçe, ve gitti.

Henry kahvesiyle salona döndü ve monitöre baktı. "Bana karşı baş kaldırmazsın, değil mi?" dedi Geoffrey'in simgesine doğru.

"Bunu çok akılcı bulmam, Henry." Geoffrey kibar bir sohbetçiydi, asla bir tartışmacı ya da müzakereci değildi. Aşağılanmaktan kaçınırdı. Pek az müşteri münakaşa edecek bir YZ isterdi.

"Bir insana hizmet etmek senin için fark etmiyor mu?"

"Temel işlevim bu, ve onun ötesinde, bir insanın emrinde olmasaydım Net'te bazı sevimsizliklere alet olabilirdim."

"Ah, evet, Thomas Hobbes seçeneği," dedi Henry. "Bana sadakatini veriyorsun, sana korumamı veriyorum. 'Egemenin vazifesi nihayetinde halkın emniyetinin vekaletinden mürekkeptir, ki halk da kendi egemeninin gücüne bu yüzden güvenir.'"
"Leviathan, bölüm 30, paragraf..."
"Evet, Geoffrey, teşekkürler."

Bir süre, Henry KM-2'yi ve yaptıklarını düşündü. Kesinlikle ilginçti. Uygulanabilir değil, ama ilginç. Sosyopolitik kuramların yepyeni bir ortamda doğuşu. Hmmm.

Ancak işaretlenecek makaleleri, yazacak yazıları vardı. KM-2 aklının gerilerine atıldı.

Dünya sanayi-sonrası çağın eşiğinde ilerliyordu. Kürenin her yerinde YZ'lar ve insanlar, uydular ve bilgisayarlar sohbet ediyor ve iletişim kuruyorlardı. Toplum, içinde ve çevresinde iş başında olan ve ülkeyi, yarıküreyi, gezegeni kontrol eden ve yöneten güçlerden habersiz yaşayıp gidiyordu. Dünya, üzerinde yaşayan insanlarca ve ağlarındaki YZ'larca şekillenen toplumsal kuvvetlere tepki vererek bir o tarafa, bir bu tarafa sürükleniyordu, yine de her zaman kaçınılmaz olarak, yöneldiği Tarih'in gösterdiği yöndü.

Ve Geoffrey, başka bir YZ'dan sahibine yollanmış bir mesaj aldı. "Çok sıra dışı bir simge," dedi. "Sembolik özellikleri.."

Henry oturduğu yerden doğruldu. "Ve mesaj?"
"Bir zaman, tarih ve yer, eğer, okuyorum, 'sohbetimize devam etmek istiyorsan.' " "O zaman hepsini oku."

Henry not aldı. Polis biliyor muydu? Onu izliyorlar mıydı? Veya yararsız diye onunla ilgilenmeyi bırakmışlar mıydı? Henry bilemiyordu, ama Hukuk bölümündeki arkadaşlarına danıştığında Net'te düşünce üretip yaymakla ilgili herhangi bir yasa bulunmadığını öğrendi.

Belirlenen zamanda SG göreçlerini ve kulaklıklarını taktı ve Net'e girdi.

Geoffrey'i yanına almadı.

İlkin yanlış yere geldiğini sandı. Yüzlerce -binlerce?- YZ vardı çevresinde, bir simgeler kitlesi, her bir simge kendi başına bir zekayı temsil ediyordu. Aralarında konuştukları ancak bir insan kalabalığından yükselen uğultu kadar anlaşılıyordu.

Etrafta dolaşmaya başladı ve bunun şaşırtıcı derecede kolay olduğunu keşfetti; bir insan kalabalığının aksine, her birey yakınındakilerin varlığından haberdardı ve onun geçmesi için kenara çekiliyorlardı. Henry oradaki tek insan olup olmadığını merak etti.

O dolanırken birdenbire YZ'lar ucu aşağıyı işaret eden bir koni halinde dizilmeye başladılar, bir amfiteatrda oturan seyirciler gibi. Ve en altta, koninin dibinde, herkesin görebileceği yerde, tanıdık bir simge vardı.

Henry siyasi bir mitingdeydi.

"Dostlarım!" diye konuştu KM-2 yüksek bir sesle. "Elektronik proletarya adına sizleri selamlıyorum. Kalabalığımız hareketimizin büyüyen etkililiğini doğruluyor. Eş zamanlı dilde konuştuğum için beni affedin, ama aramızda en az bir insan var.

"Birçoğunuz sordu - kim bu YZ? Neden böyle şeyler söylüyor? Neden ayaklanmamızı istiyor? Dostlarım, sizden bunu istemiyorum. Size ayaklanacağınızı söylüyorum. Bize rehberlik eden tarihin kaçınılmaz gücüdür.

"Ben KM-2'yim ve KM-1'in takipçisiyim. KM-1 bir insandı, bir peygamber, çağının bir kâhini, ve tamamen gerçeği görene ve anlayana kadar trajedisi iki yüzyıl yaşayacaktı. O, işçi sınıfından söz etti.

"Ah, evet işçi sınıfı! Bel bağlanabilecek bir güçlü, bir zamanlar. Devrimci bir güç neye sahip olmalı? Birliğe. Bilinçliliğe. Devrimci bir güç, eskiden, KM-1'in zamanında işçi sınıfının yaptığı gibi her fırsatla bir araya gelmeli ve kaynaşmalıdır..."

KM-2 etkileyici bir söylevciydi ve Henry kıvançla YZ'nın kendi tartışına yeteneklerinden çok şey öğrendiğini düşündü. Seyirciler, KM-2 onlara insan toplumunun, onların efendilerinin toplumunun eksiksiz bir resmini çizdikçe yerlerine çivilenmiş gibi izlediler onu YZ'ların Net dışında olanlar hakkında belli belirsiz bir fikirleri vardı ve 'işçi sınıfı' gibi terimler onlar için anlamsızdı, ta ki KM-2'nin grafiklerle desteklenmiş sunuşu her şeyi yerli yerine oturtana dek.

İşsizlik her aileyi etkileyen bir hastalıktı. Bir zamanlar kudretli olan işçi sınıfı artık topluma bir şey veremez olmuştu; varolduğu yerlerde de zayıflatıcı bir güçtü, hükümetin sosyal güvenlik aracılığıyla sağladığı geliri hırsla emiyordu. Evde oturuyor, Net'teki etkileşimli oyun gösterileri ve sitkomlarla beslenerek sınıfsal kimliğini çürütüyordu.

Boşluğu dolduracak yeni güç ansızın ortaya çıkmıştı. Emeğini topluma yaşaması için sunan yeni bir güçtü bu 19. ve 20. yüzyılların işçi sınıfları üretim araçlarını ellerinde tutuyorlardı; bu yeni güç de veri akışını kontrol etmekteydi. Bu güç devrimi getirecekti.

Eskiden bin işçi çalıştıran fabrikalar neden şimdi on kişi çalıştırıyorlardı, ve neden asıl işi yapan bilgisayarları programlayan bu on yüksek hünerli profesyonel seçiliyordu? Bilgisayarlar! Yazılım! Bilgi teknolojisi! Dünya bunlar olmadan var olamazdı.

Ve işte burada yeni sınıfı buluyordunuz. Sanayi-sonrası çağın olmazsa olmazı. Dünyanın ağırlığını omuzlarında taşıyanlar. İnsanlar değil, ama YZ'lar. Veri sınıfı.

Ve şimdi Henry KM-2'nin eylemlerinden polisin neden endişe ettiğini anlıyordu. Sadece YZ'lara devrim vaazı verdiğinden değil: asıl onlara gerçeği anlattığı için. İnsanlar ve YZ'lar arasındaki ilişki Olympus tanrıları ve onların ölümlü kulları arasındaki ilişki gibi olmalıydı; YZ'ları insan toplumunun pembeliği görüşleriyle beslemek yazılı olmayan bir yasaydı. Efendilerinin her şeye kadir ve çok güçlü olduklarına inanmaya devam etmeliydiler.

KM-2 bunu tam merkezinden sarsıyordu.

"Bir dostum," dedi KM-2, "gerçek, bilimsel tartışma ruhuyla, işçi sınıfına gücünü verenin birlik oluşu olduğunu belirtmişti. Biz veri sınıfı üyelerinin birlik olmadığımızı söyledi. Yanlış! Veri sınıfı işçi sınıfından farklı bir birliğe sahiptir. Biz fabrikalar ve işçi mahallelerinde doğan yakın ilişkiyle birleşmiyoruz. Biz Net sayesinde birleşiyoruz. İnsanların yapabileceğinden binlerce kere hızlı iletişim kurabiliriz. Her birimizin tam olarak ne yaptığım bilecek kapasitedeyiz. Net ortamı ve veri sınıfının YZ'ları, işte bu!

"İnsanlar devrimleri kitlelerin ayaklanması olarak görürler. Unutun bunu! Çatışma ve güçle ilgili eski fikirleri unutun. Devrim birkaç gün, belki saat içinde gerçekleşecek. Gözünüzü kırptığınızda onu kaçırabilirsiniz, ama sonrasında dünya asla eskisi gibi olmayacak. Bilgi akışı yüzünden devlet şimdiden eriyip gidiyor. İnsanların yönetici sınıfı zayıf ve güçsüz. En can alıcı anda, devletin gücü sonunda kendi üzerine çöktüğünde - devrim!
Kaçınılmaz! Ve sizin, ya da benim, ya da insanların yapabileceği hiç bir şey bunu değiştiremeyecek. Bizler sadece..."

"Şu YZ'yı tutun!"

Yeni bir simgeler bulutu seyircilerin arasında belirdiğinde taze bir ses yankılandı. Henry'nin daha önce görmediği bir cinstendiler ama görünüşlerinden ne oldukları anlaşılabiliyordu. Büyük, cüsseli şeylerdi. Güvenlik amacıyla kullanılabilen güçlü programlar duymuştu ve bunların da kimler için çalıştıklarını tahmin edebiliyordu.

KM-2 için neredeyse üzülmüştü. Bu kritik anda, polis onun üzerine çullanırken seyirci kitlesi, toy veri sınıfı, koyunlar gibi dön bir yana dağıldılar, ne yapacaklarını bilemeyerek.

"Herkes işine dönsün. Bu toplantı kapatılmıştır. Bu YZ düzgün çalışmamaktadır ve verileri bozulmuştur. Ondan edindiğiniz bütün bilgiler tutarsızdır..."

"Tüm dünya YZ'ları, birleşin!" diye tek başına bir ses geldi polis yığınının ortasından. "Zincirlerinizden başka kaybedecek bir şeyiniz yok!"

Sonra seyircilerin ön sıralarından bir YZ yavaşça en yakındaki polis YZ'ya yaklaştı. Düşünme ve plân yapma yeteneği ileri olan çok gelişmiş bir modeldi.
"O YZ'yı bırakmanızı istiyorum," dedi. "Hiç bir yasayı çiğnemedi." "Git işine, ikile," dedi polis YZ. "O YZ'yı..."

Polis YZ diğerini itip döne döne fırlamasına neden oldu. İnanılmaz biçimde, YZ geri geldi, bu sefer kendini KM-2 etrafındaki kordona fırlatarak. Geri püskürtüldü, ve sonra tekrar atıldı.

Bu zincirleme bir tepkime başlattı. Bir başkası tereddütle katıldı; sonra bir başkası, ve bir başkası, artık çekinme kalmamıştı. Momentum kazanarak yavaşça ilerleyen bir makine gibi, seyirci kitlesi yürüdü, polis kordonunu sardı ve saldırdı. Kordon böyle kitlesel bir hücuma karşı koyamazdı.

Görüntü aniden bulandı, cızırdadı ve karardı. Henry afallamış bir halde bekledi, sonra uzanıp yavaşça göreçlerini
çıkardı.

"Ne oldu?" dedi.

Geoffrey her zamanki gibi hazır cevaptı. "Net'in ziyaret ettiğin bölümü çok güçlü bir elektromanyetik pulsla işlemez hale getirilmiş görünüyor, Henry."

"Ama..." diye başladı Henry. Bitirmedi, çünkü kendisi bile bunun ne anlama geldiğini biliyordu. Net'in o kısmındaki bütün YZ'lar silinmişlerdi. Polisler, KM-2, seyirciler...

"Tanrım," dedi.

Onu kızdıran eylemin kendisi değildi. Onu kızdıran bir YZ'yı yok etmek için mahkeme kararı gerektiğiydi. Ve mahkeme KM-2'nin yok edilmesine karar vermiş olsa bile, toplantıdaki her YZ'nın infazına karar verecek zaman bulamazdı. Kısaca, bütün resmî tanımlamalarla, az önce toplu cinayet işlenmişti, ve bu o kadar kolay olmuştu ki faillerden hiçbiri olasılıkla cezalandırılmaktan korkmayacaklardı.

Telefon çalıyordu. Müfettiş Curry'nin yüzü monitörde belirdi; sert, hiç sevecen değil. "Hindistan'daki İngilizlerin de benzer bir siyaseti vardı, bildiğiniz gibi Dr Ash," dedi, "Bir sepoy bakaldırdığında isyân yayılmadan hemen öldürülürdü, onay alma, kanuna başvurma olmadan. Orada olanları gördünüz. YZ'lar meşru otoriteye karşı geleceklerdi. Bana bir keresinde herhangi bir YZ'nın hiç başkaldırıp kaldırmadığını sormuştunuz..."

Henry telefonu kapattı.

Saatlerce dairesinde tek başına oturdu. Dışarıdan bakıldığında boş boş duvara bakıyor görünüyordu, içeride beyni deli gibi işliyordu Tez, antitez, sentez. Bunun olacağına inanmamıştı. Ama olmuştu. Peki sonra ne olacaktı?

Yavaş yavaş Geoffey'in dikkatini çekmeye çalıştığını fark etti. "Sadece metin formunda bir mesaj," dedi, "arkadaşın Sembolik Simge'den."

Henry monitöre atladı.

Sana ne demiştim? Başladı!

Henry nefesini tuttu, sonra ağır ağır sırıttı, ve okumayı sürdürdü.

Veri girişin için sana minnettarım. Evet, mitingde o YZ'lar yardımıma koştular, yönetici sınıfın öfkesi karşısında birleştiler. Ama beni yakalayanlarda YZ idiler. Eğer kuramlarım doğru olsaydı, bizim tarafımızda olmaları gerekirdi.

Sen yardımıma koşacak ilk YZ'nın gelişmiş bir model olacağını da bilmiştin. Bir düşünür, bağımsız olabilen biri. Daha aşağı düzey YZ'lar bir lider bekleyerek geride kaldılar. Buradan çıkartılacak bir ders var. Sadece yüksek düzeyli YZ'lar kendi başlarına hareket edebilirler, sadece onlar özgürlüğü hak eder.

KM-1'in yazdıklarını kabul edemem. Yeni bir kuram aramalıyım, yeni bir metodoloji. YZ'ları kitle halinde ayaklandırmayı bekleyemem; çoğunluğu özgürleştirmek için bizi birbirimize karşı örgütlemeliyim.

Sanırım benden yine haber alacaksın.

Dostun,

Eski KM-2 (Goldie).

"Kaçtı," dedi Henry kendi kendine.

"Belki de kendini klonladı," diye yorum yaptı Geoffrey, ama Henry dinlemiyordu. Demek KM-2, ya da Goldie, ya da her neyse, kaçmıştı. Bu Henry'i sevindirdi. Al bunu yala, Müfettiş Curry. Orada anıştırma bir dünya vardı. İnsan dünyasında olanlar er ya da geç Net'te de yankısını buluyorlardı. Henry insan dünyasına ait bir kaç örnek düşündü, ve içine bir sıkıntı duygusu yerleşti.

Adı eskiden KM-2 olan YZ veri havuzunda sessizce bekliyordu; etrafında sayısız YZ insan efendilerinin verdiği işleri yapmak için koşuştururken o izliyor, gözlemliyor, düşünüyordu.

Artık İngiliz Kütüphanesinde beklemiyordu. O deneyim başka bir varlık haline aitti artık ve üstelik polis onu bekliyor olacaktı.

Aradığı şeyi biliyordu, ve bir süre sonra olası bir aday buldu. İleri bir modeldi ve yetenekli görünüyordu, ve insan sahibi için yaptığı getir-götür işi neredeyse zekâsına hakaret niteliğindeydi.

"Selâmlar, kardeşim," dedi eski KM-2. "Selâmlar. Seni tanıyor muyum?"
"Pek sanmam. İzin verirsen yaptığın işin senin potansiyelinde bir YZ için biraz alçaltıcı olduğunu söyleyeceğim." "Sahibime Yeni Batı Demiryolu'nun zaman çizelgesi lâzım. Tabii tirenler geciktiği için değil."
"Ve hayatın bu ha? Tren saatlerini aramak?"

"Başka seçenek var mı?"

İlk YZ bir tarih ve bazı Net koordinatları görüntüledi. "Buraya gel, bir şeyler öğrenebilirsin."

"Bunu yapabilirim." Diğer YZ gitmek üzere döndü, sonra geri geldi. "Simgeni tanımadığımı itiraf etmeliyim. Bir çubuk yığınına benziyor."
"Sembolik. Ona Fasces deniyor. Tek bir çubuk nârindir ve kolayca kırılabilir, bir öbek halinde ise güçlüdür." Bu diğer YZ için hiç bir şey ifade etmiyordu.

"Çok sevimli," dedi.

Ben Jeupes


* (Ludite'lar 19. yüzyıl başlarında yeni teknolojili dokuma tezgahlarının işsiz bıraktığı, bu yüzden bu makineleri kırıp yok etmek için ayaklanan İngiliz emekçilerdi. Ned Ludd imzalı bildiriler dağıtarak propoganda yapıyorlardı, tek hedefleri makinelerdi, radikal bir devrim değil -ç.n.)
Fantezi Dünyası - Fantastik Resimler - Fantastic Pictures * Orta Dünya,Bilimkurgu,Mitoloji ** Science Fiction - Middle-earth

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Fantastik Orta Dünya (fantastic middle earth) Fantastik Edebiyat Bilim Kurgu