Sen de İzle!

4 Aralık 2011 Pazar

Her Zamanki Gibi Ticaret - Mack Reynolds (Kısa Öykü)

Her Zamanki Gibi Ticaret - Mack Reynolds (Kısa Öykü) Her Zamanki Gibi Ticaret

Zaman gezgini, yanından geçen ilk yayaya "Dinle" dedi "Ben yirminci yüzyıldan geliyorum. Sadece onbeş dakikam var ve ondan sonra geri döneceğim. Sanırım beni anlamakta güçlük çekiyorsundur, değil mi?"

"Tabii ki seni anlıyorum."

"A! Çok güzel ingilizce konuşuyorsun. Bu nasıl olabilir ki?"
"Biz bu dile Amer-ingilizcesi deriz. Ayrıca ölü diller üzerine öğrenim görmekteyim." "Çok iyi! Neyse dinle, benim sadece birkaç dakikam kaldı. Haydi konuya girelim." "Konuya mı?"

"Evet, evet. Anlayamadın mı? Ben bir zaman gezginiyim. Beni geleceğe göndermek üzere seçtiler. Ben önemli biriyim."
"Hımmm. Fakat bir şeyi anlaman gerek: Bu günlerde sürekli olarak bizi zaman gezginleri ziyaret etmekte." "Bak, bu beni şaşırttı ama bununla ilgilenecek zamanım da yok, tamam mı? Haydi konuya girelim."
"Pekala. Elinde ne var?"

"Ne demek elimde ne var?"

Öbür adam içini çekti. "Geleceğe gittiğini gösterecek bir kanıt edinmek zorunda olduğunu düşünmüyor musun? Seni şimdiden uyarayım: Zaman yolculuğu ile ilgili paradokslar, geçmişi değiştirebilecek herhangi bir bilgiyi edinmeni önler. Geri döndüğünde, belleğinde, buradaki olanlar konusunda hiç bir şey kalmayacaktır."

Zaman gezgini gözlerini kırpıştırdı ve "ya öyle mi?" dedi

"Kesinlikle. Ancak seninle memnuniyetle değiş-tokuşta bulunabilirim."

"Bak, galiba son dediklerini takip edemedim. Değiş-tokuşla ne demek istiyorsun?"

"Gerçi senin dönemden bir şey, tarihi olmasının ötesinde bizi pek ilgilendirmemekte ama yine de senin yüzyılına ait bir şeyle bana ait bir şeyi takas etmek istiyorum." Yayanın artık gözleri parıldıyordu. "Bende atomik bir çakı var. Sizin döneminize ait bıçaklara olan üstünlüğünü anlatmama gerek yok."
"Pekala. Sadece on dakikam kaldı ama galiba haklısın. Burada olduğumu ispatlayacak bir şey edinmem gerek." Yaya kafasını salladı. "Bıçağım işine yarayabilir."

"Evet ama biraz şaşırmış haldeyim. Beni son anda bu iş için seçtiler. Profesörleri riske sokmak islemediler, anlıyor musun? Bu hayatımda gördüğüm en garip bıçak. Tamam, bunu bana kanıt için veriver."
"Bir dakika dostum. Sana niye bıçağımı verecekmişim ki? Karşılığında bana ne vereceksin?" "Ama ben yirminci yüzyıldan geldim."

"Evet, tamam, ben de otuzuncu yüzyıldanım."


Zaman gezgini ona uzun bir süre baktıktan sonra. "Dinle arkadaş" dedi. "Fazla zamanım kalmadı. Saatime ne
dersin?"
"Hımmm. Başka neyin var?"
"Para var."

"Onlarla sadece numismatikler ilgilenir."
"Bak, bana otuzuncu yüzyılda olduğumu kanıtlayacak bir kanıt gerekli." "Elbette ama büyüklerimizin de dediği gibi iş iştir."

"Ah keşke bir silahım olsaydı."

"Bu çağda silah kullanımını gerektirecek bir şey yok" dedi öteki.

"Ama benim için gerekliydi" diye mırıldandı zaman gezgini. "Bak arkadaş, zamanımın dolmasına saniyeler kaldı. Ne
istiyorsun? Gördüğün gibi bende sadece elbiselerim, cüzdanım, biraz param, anahtarlığım ve bir çift ayakkabım
var."

"Senle değiş-tokuşta bulunmak isterim ama eşyalarının değeri çok düşük. Şöyle bir sanat eseri, mesela bir Al Capp ya da buna benzer bir şeyin olsa..."

Zaman gezgini sızlanmaya başladı."Yanımda sanat eseri taşıyor gibi bir halim mi var? Bak, şu bıçak için iç çamaşırlarım dışında sana her şeyimi veririm."

"İç çamaşırlarını saklamak istiyorsun ha? Ne yapmaya çalışıyorsun, Anglo pazarlığı mı yapmaya çalışıyorsun? Yoksa sizin döneminiz bu terimden önce miydi?"

"Anglo mu?... Ne o? Anlayamadım."
"Eh. ben bir etimolog sayılırım..."
"Ama..."
"Pek sayılmaz, zevkli bir hobi" dedi yaya. "Şimdi gelelim 'Anglo pazarlığı' cümlesine. 'Anglo' kelimesi ilk olarak 1850-1950 dönemi esnasında yaygınlık kazandı. Yanlış hatırlamıyorsam ilk olarak, esasında İngiliz kökenli olup
Doğu Birleşik Devletleri'nden New-Mexico ve Arizona'ya, bu bölgelerin Meksika'dan ayrılmasından hemen sonrasında gelen kişiler için kullanıldı. İspanyollar ve Kızılderililer, bu doğudan gelenlere Anglo demeye başladılar."

Zaman gezgini sabırsızca, "bak arkadaş" dedi. "Gitgide konudan...."

"Cümlenin nasıl türetildiğini incelemek, bizi iki olaya daha götürmektedir. Bir kere bu Angloların yirminci yüzyılın en zengin iş adamları oldukları gerçeğine kadar gitmekteyiz. Öyle ki, kısa bir süre içinde dolarlarıyla dünyaya hakim olmuşlardı."

"Tamam, tamam. Bunların hepsini biliyorum. Benim asla herhangi birini kontrol altında tutacak kadar dolarım olmadı ama..."

"Varmak istediğim şey, Angloların zaman içerisinde dünyanın en iyi borsacıları, en akıllı satıcıları, en sıkı pazarlamacıları, en işini bilen işadamları olmasıydı."

Zaman gezgini çabucak saatine baktı.

"Sadece üç..."

"Üçüncü etkeni de yine geçmişten bulabiliriz. Bir zamanlar, birçok Anglonun itibar etmediği ve Joo olarak adlandırdıkları bir azınlık vardı. Uzun yıllar, fiyat düşürtmek terimi olarak Joo pazarlığı kullanıldı. Anglolar kendi parasal hakimiyetlerine dayanarak Joo pazarlığı'nı 'Anglo pazarlığı'na dönüştürdüler. Böylelikle, günümüzde artık Anglo ya da Joo gibi ayrı gruplar olmamasına karşın, bu terim günümüze gelebilmiştir."

Zaman gezgini ona bakakaldı ve "Bu hikayeni belleğimde geri götüremeyeceğim ha?" dedi. "Üstelik Levy adında biri olarak." Saatine tekrar bakıp homurdandı. "Çabuk! Şu takas işini bitirelim. Atomik bıçağına karşılık her şeyim."

Anlaşma olmuştu. Kollarında gezginin eşyalarıyla otuzuncu yüzyılın vatandaşı, elleriyle sımsıkı ve mutlu bir şekilde bıçağı kavramış çıplak yirminci yüzyıl vatandaşının gözden yavaşça kaybolmasını seyretti.
Bıçak havada bir an asılı kaldı ve zaman gezgininin tamamıyla kaybolmasından sonra yere düştü. Adam eğilerek bıçağı aldı ve cebine geri koydu.

"Bu da oldukça safmış" diye mırıldandı. "İlklerden biri olmalı. Anlaşılan bunlar paradoksu bir türlü anlayamayacaklar. Tabii ki zamanda ileriye doğru eşya taşıyabilirsin: çünkü zaman boyutunun doğal akışı öyledir. Fakat akış yönünün tersi olan geriye doğru hiçbir şeyi götüremezsin. Belleği bile."

Evine doğru olan yoluna devam etti.

Marget, eli belinde, kapıda onu karşıladı. "Kert aşkına nerelerdeydin?" diye sordu.
"Kızmamalısın canım" dedi adam . "Eve gelirken yolda bir başka zaman gezgini ile karşılaştım." "Yoksa..."
"Tabii ki yaptım, neden yapmayacak mışım ki? Ben yapmasaydım başkası yapacaktı." "Ama senin zaten dünya kadar elbisen var..."
"Ah Marget, olaya bu şekilde bakma. Bu günlerde bazı müze ve kolleksiyoncular..." Kadın şüphesini belli ederek homurdandı ve eve girdi.

Mack Reynolds

Al Capp, bizde Hoş Memo olarak bilinen Li'l Abner çizgi-roman serisinin yaratıcısı ve çizeridir (ç.n.).

Yazar burada kelime oyunu yapmaktadır. Joo kelimesini aslında Yahudi anlamına gelen Jew kelimesinden türetmiştir (ç.n.).

Fantezi Dünyası - Fantastik Resimler - Fantastic Pictures * Orta Dünya,Bilimkurgu,Mitoloji ** Science Fiction - Middle-earth

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Fantastik Orta Dünya (fantastic middle earth) Fantastik Edebiyat Bilim Kurgu