Sen de İzle!

14 Ekim 2011 Cuma

Ütopya ötesi : Hipertekst / Ursula K. LeGuin

Ütopya ötesi: Hipertekst


Ütopya denildiğinde bir yokülke anlıyorum önce; burada, bu zamanda varolmayan ama başka bir yerde, başka bir zamanda varolabilecek bir ülke; zamanda, yerde ya da daha çok değişkende yapılacak değişikliklerle yokülkelere ulaşılabileceğini düşünüyorum.

C. M. Kornbluth'un İki Kıyamet ve Keith Roberts'in Noel Gecesi adlı öyküleri İkinci Dünya Savaşı'nı Almanlarla yandaşları kazansaydı ne olurdu? sorusundan yola çıkan birer yokülke, birer yokzaman kurma çabası olarak görülebilir öyleyse. Ben de Taner Akçam'ın Türk Ulusal Kimliği ve Ermeni Sorunu adlı kitabını okurken Müslüman olmayan azınlıklar Anadolu'dan gitmeseydi ne olurdu? , 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül'den biri ya da birkaçı gerçekleşmeseydi ne olurdu? , 16 Haziran'da işçiler durmasaydı ne olurdu? gibi sorulardan yola çıkarak kimi yokülkelere ulaşılabileceğini düşündüm.

Son zamanlarda rastladığım yokülkelerden biri, Andrew Macdonald'ın Turner Günceleri'nde çizilen, beyaz ırkçı çetelerin üstün gelmesiyle oluşmuş bir Amerika. Yazar, insanların Los Angeles'te ırkına ihanet suçuyla nasıl beşer onar sokak lâmbalarına asıldıklarını ırkçı/faşist bir militanın ağzından ballandıra ballandıra anlatıyor. Hitler'i imrendirecek bu düş, beyaz ırkın tartışmasız üstünlüğüne inananlara çok çekici geliyor olabilir, -zaten Macdonald gerçekte Amerikan Nazi Partisi saflarına katılmak üzere üniversiteden ayrılmış. William Pierce adında bir fizikçi-, ama ötekiler -bu arada benim- için bir karşı yokülke, bir distopya , bir karabasan bu. Irkçılık bağlamında daha duyarlı, daha savaşkan bir tutum gerektiğini düşündürüyor dehşetle.

Bir başka yokülke de cinsellik/cinsel yeğlemeler ekseninde oluşturulmuş. LeGuin'in Mülksüzler'inde görüldüğü gibi, has bir yokülkenin cinselliği esgeçmemesi gerektiğini düşünüyorum. Farklı bir dünyada değer yargıları, değer ölçütleri, insan ilişkileri, bu arada cinsellik de farklı olacaktır. İşte Pat Califia'nın Doc ve Fluff adlı kitabı da eşcinsel iki kadının cemaatlere bölünmüş Amerika'da başları erkek Cehennem Melekleri'yle derde girince kaçışlarını, kadınlardan oluşan bir cemaate sığınmalarını öykülüyor, o yalnızca kadınlardan oluşan toplumu ayrıntılı biçimde çiziyor. Egemen toplumun her anlamda çözülüp gittiği mahşer sonrası bir Amerika'da bu kadınlar toplumu tektanrılı dinler öncesine, ana tanrıça dönemine gitmiş. Kitap -adlandırmak gerekirse- meraklı bir yol romanı, güçlü, şiddetli bir siyasa- kurgu, bilim-kurgu anlatısı olarak gelişiyor; kimi olasılıklar, neredeyse kimi öneriler, tasarılar içeriyor.

Belki de Ütopya , Güneş Ülkesi gibi yokülkelerden edindiğim alışkanlıklarla, bir yokülkenin bugünle ilişkiye sokulabilmesini bekliyorum, neredeyse bugünden yola çıkmasını, bugüne ilişkin göndermeler, yorumlar, öneriler içermesini, umut uyandırmasını yeğliyorum. Gönlüm, yönsemesi olan, dahası neredeyse bugün, burada eyleme çağıran yokülkelerden yana. Örneğin Lem'in Gelecekbilim Kongresi'inde kimyasal maddelerle yalnızca algı düzeyinde, kat kat yapay yanılsamalardan kurulan ülkenin de böylesi bir yokülke olduğunu düşünüyorum.

Gelgelelim Borges'in Tlön Uqbar Orbis Tertius adlı anlatısına böyle beklentilerle yanaşmak güç, dahası olanaksız. Borges orada bir ansiklopedinin, bir ansiklopedik anlatının gereçlerini oluşturuyor; belki de Robbes Grillet'nin de dediği gibi şahane tembelliğinden dolayı o ansiklopedik romanı yazmıyor, ama yine de diline varıncaya dek birçok ayrıntısıyla bir gezegen kuruyor. Yine başka örneklerinde de görüldüğü gibi farklı bir dünyanın dili de farklı. Borges'in öyküsü ustaca kesilmiş, bütün zamanlarla, heryerle ilişkisi olan, ya da hiçbir zamanla, hiçbir yerle ilişkisi olmayan bir elmas. Günümüzle, günümüz düzeniyle dolaysız bir ilişkiye sokularak yararlanılması, hele tüketilmesi çok güç.

İşte kendi üstüne kapalı metnin dolaysız uzantısında hipertekst duruyor. Özellikle cyberpunk türüne sokulan anlatılarda -örneğin Burroughs'un kimi yapıtlarında ya da son zamanlarda William Gibson'un Neoromancer ya da Krom Yakmak gibi kitaplarında- beliren bir toplum biçiminden çıkıp gelen bir olgu hipertekst . İletişim ortamının Mc Luhan'ı fazlasıyla haklı çıkaran bir biçimde yalnızca içeriklerin, mesajların yerini değil, dolaysızca içinde yaşanılan dünyanın yerini aldığı toplumlar çiziliyor o anlatılarda. Bu toplum biçimlerinin günümüzdeki ipuçlarını neredeyse kendi başlarına varolan bir bilgi birikimini, bir bilgi akışını barındıran, gitgide yaygınlaşan iletişim araçlarıyla bilgisayar ağları ve gerçeğe öykünmeyi gerçeğin yerine koyan sanal gerçeklik aygıtları oluşturuyor. Gösteren , gösterilen den bağımsız, dahası gösterilen siz bir varoluş ediniyor, giderek simulacrum un egemenliği başlıyor.

Hipertekst böylesi bir ortamda yaratıcının/yazılımcının/yazarın ortaya koyduğu semantik ve sentaktik gereçle alımlayıcının/okurun etkileşimi sırasında doğan, doğup sürekli oluşan bir metin. Yaratıcının bir bilgisayar programı biçiminde önerdiği sözcük, tümce ve metin parçaları onun tarafından önerilen programlara göre alımlayıcı tarafından kendi metinlerini kurmakta kullanılıyor. (Yoksa bizim ilk hipertekst imiz Necatigil'in Kareler Aklar ı mı?)

Bunun daha da ötesinde bilgisayar ağlarının bellek havuzlarında sürekli kendi kendini değiştiren, dönüştüren, yenileyen metinler var: Yazara da okura da hiç gereksinmeden sürekli evrim geçiren, çoğalan, yaşayan, ölen metinler.

Bu da bizi yokülkeler içermeyen ama giderek kendisi herşeyin yerini almaya yönelecek bir ikincil/koşut evren olup çıkan ütopya ötesi bir evrene götürüyor. İnsanlara, insan ilişkilerine, dahası belki de ütopyalara gereksinmeyen, yalıtılmış insanların, sibernetik araçların, bilginin, bilişimin, günümüz metinlerine benzemez metinlerin oluşturduğu bir ütopya ötesi bu.

Hipertekst öncesindeki yazarın tekbenciliğinden, metne tapınmaktan geçerek metnin tekbenciliğine varıyoruz böylece. Belki de öyle bir dönemde karşı çıkış yine Mc Luhan'dan esinlenmiş kimi bilim-kurgu öykülerinde görüldüğü gibi bilişim, iletişim alanında gerçekleşecek.

Öylesi bir dönemin bilgisayar belleklerinde Dostoyevski'nin kurduğu dünyadan çoktan kurtulmuş, günden güne, andan ana başkalaşım geçiren, yiyen, içen, soluyan, belki de öldürmeyi sürdüren bir Raskolnikov dolaşıp duracak, dahası Doctorow'un korktuğu gibi akşam yemeklerine konuk gelecek.

Belki de bir metin cenneti bu, ama-günümüz anlamında- yazarın, okurun dahası metnin tüm mevsimleri saran cehennemi.

Fantezi Dünyası - Fantastik Resimler - Fantastic Pictures * Orta Dünya,Bilimkurgu,Mitoloji ** Science Fiction - Middle-earth

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Fantastik Orta Dünya (fantastic middle earth) Fantastik Edebiyat Bilim Kurgu