Kayıtlar

öykü etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İnsanın yerine kim geçebilir? - Brian Aldiss (Kısa Öykü)

İnsanın yerine kim geçebilir? Tarla-sürücü, iki bin dönümlük tarlanın üst toprağını havalandırmayı bitirdi. Son açtığı yarığı bırakarak, karayoluna doğru tırmandı. Nasıl ve ne kadar çalışmış olduğunu kontrol etmek için geriye baktı. Yaptığı iş oldukça fazlaydı; ancak ne var ki arazi kötüydü. Dünya'nın diğer yerleri gibi burası da aşırı ekim ve nükleer bombardımanların uzun kalıcı etkileri sonucu işe yaramaz hale gelmişti. Normalde toprağın bir süre nadasa bırakılması gerekliydi ama Tarla-sürücüye başka komutlar verilmişti. Yolun aşağısına doğru yavaşça, zaman öldürerek yürüdü. Çevresindeki tüm düzenliliği takdir edebilecek derecede zekiydi. Atomik yakıtın üstündeki gevşek kontrol kapağı dışında onu hiç bir şey kaygılandıramazdı, yüz metreyi bulan boyuyla makine güneş ışığında parıldadı. Ziraat istasyonuna giden yolda başka bir makineyle karşılaşmadı. Tarla-sürücü bunu hiç yorumlamadan fark etmişti. İstasyon sahası içinde birkaç makine görülmekteydi. Bunlar sima ol...

Gümlemeyen Tabanca - Robert Sheckley (Kısa Öykü)

Gümlemeyen Tabanca - Robert Sheckley (Kısa Öykü) Gümlemeyen Tabanca Bir dal mı çatırdamıştı? Dixon çevresine bakındı ve bir gölgenin çalılıklarla kaynaştığını gördüğünü sandı. Birden sanki donmuş gibi durdu ve ağaçların yeşil gövdelerinden geriye baktı. Mutlak beklentili bir sessizlik hakimdi. Gökyüzünde bir leş yiyicisi sıcak tavayla birlikte daha yükseklere tırmanıyor, umarak ve bekleyerek güneş yanığı araziyi süzüyordu. Nick Dixon, hafif, sabırsız bir soluk duydu arkasındaki çalılıktan. Artık izlendiğini biliyordu. Daha önce yalnız tahmin etmişti. Demek ki o, görünmez, hayali biçimleri kendisi hayal etmemişti. İşaret istasyonuna gidişinde onu rahat bırakmışlardı. Onu izlemiş ve düşünmüşlerdi. Şimdi ise denemek istiyorlardı. Silahı kılıfından çıkarıp emniyeti kontrol ettikten sonra yerine koyup yürümeye devam etti. Yine bir soluma duydu. Herhangi bir şey sabırla onu takip ediyordu. Herhalde çalılıkları...

Güneşsiz Bir Denize Doğru - Cordwainer Smith (Kısa Öykü)

  Güneşsiz Bir Denize Doğru - Cordwainer Smith (Kısa Öykü) Güneşsiz Bir Denize Doğru Yükseklerde, Yükseklerde, gökyüzünde çınlarlar! Parlak, ne kadar parlak şu Xanadu'nun ikiz aylarının ışığı, kayıp Xanadu, güzel Xanadu, zevk merkezi Xanadu. Duyguların, bedenin, ruhun zevki. Ruh mu? Kim ruh hakkında bir şey dedi? I Durdukları yerde rüzgâr fısıldıyordu. Zaman zaman Madu, eskimeyen kadınsı bir hareketle, minik gümüş rengi eteğini çekiştiriyor veya aynı şekilde küçük kolsuz ceketini düzeltiyordu. Bu üşüdüğünden değildi. Ufaltılmış giysisi Xanadu'nun düzenli iklimine uygundu. Kız düşünüyordu: "Nasıl biri olacak acaba bu Vasıta Lordu? Genç mi yoksa yaşlı mı. sarışın mı yoksa esmer mi, zeki mi yoksa aptal mı?" 'Yakışıklı veya çirkin mi' diye düşünmedi; Xanadu üzerinde yaşayanlarının fiziksel mükemmellikleriyle bilinirdi ve Madu bundan daha azını umamayacak kadar gençti. Kızın yanın...

Her Zamanki Gibi Ticaret - Mack Reynolds (Kısa Öykü)

Her Zamanki Gibi Ticaret - Mack Reynolds (Kısa Öykü) Her Zamanki Gibi Ticaret Zaman gezgini, yanından geçen ilk yayaya "Dinle" dedi "Ben yirminci yüzyıldan geliyorum. Sadece onbeş dakikam var ve ondan sonra geri döneceğim. Sanırım beni anlamakta güçlük çekiyorsundur, değil mi?" "Tabii ki seni anlıyorum."

Veri Sınıfı - Ben Jeupes (Kısa Öykü)

Veri Sınıfı - Ben Jeupes (Kısa Öykü) Veri Sınıfı Polis, akşam yemeğini yerken geldi. Ev YZ'sı (Yapay Zeka) varlıklarını bildirdi. "İki polis seni görmek istiyor, Henry." "Polis mi? Burada mı?" "Müfettiş James Curry ve Çavuş Donald Morris." Geoffrey'in yüksek bir öncelik katsayısı vardı; hemen polislerin profillerini almış ve Halk Danışma'ya bağlanmıştı. Henry Ash kapının ekranını açtı ve merakla dışarıdaki adamlara baktı. Düz giysiler giyiyorlardı ve her taraflarında 'Polis' yazısı vardı, ancak onun vicdanı temizdi. Kapıya açılması emrini verdi. "Dr. Ash? Dr. Henry Ash?" dedi daha uzun boylu olan.

Fantastik bir hikaye / öykü : Düşüm

Resim
Düşüm / Gece oldu diye hayat bitmiyor, tersine başlıyor... Düşüm Hayatım!.. Küçük fark edişlerin büyüsüne kapılmış, biraz da bu yüzden iç dünyasına kilitlenmiş bir çocukluk... Birbirlerine 'o biraz tuhaftır' dediklerinde ne anlama geldiğini algılayamıyordum önceleri... Onlara benzemeyene tuhaf diyor olmalıydılar (?) Onlar gibi yemek yiyor, uyuyor uyanıyordum, aynaya baktığımda normal bir insan görüyordum. Demek ki, tuhaflığım dış görünüşümle ilgili değildi... İç organlarımızda aynı olmalıydı. Onlara benzemeyen tarafımı bulamıyordum. Anneme sorsam şöyle diyecekti; 'Nereden buluyorsun bu tuhaf soruları bilmem ki (?)’ Yanıtsız iki sorumuz daha olacaktı... Babamla, gece sohbetleri her zamanki gibi yataklarında da devam edecekti... Duvarların bir sıra tuğla ile örüldüğü hesaba katılmıyordu. Bizi ayıran çite ise her gece bir sıra dikenli tel daha ekleniyordu… Gece oldu diye hayat bitmiyor, tersine başlıyor... Gün boyunca tüm şifreleri bozulan hayatı...