… Kadının ruhu nedir?
Yalnızca toplum içinde değil tarih içerisindeki doğru rolünü geri kazanmak için fethetmesi gereken bu ruh nelerden oluşur? Dişil role büyük önem vermiş olan tüm antik uygarlıklar, kadının ruhunu bugün de geçerli olan dört niteliğe göre mükemmel bir şekilde tanımlamıştır.
Kadının ruhundan hayat, enerji, aşk ve bilgelik olarak bahsedebilirsiniz. Onun gerçek silahı olan bu dört nitelikle kadın, kendi savaşında mücadele etmek için ileri atılan mükemmel bir kahramandır.
Yalnızca doğum yapabildiği için değil ama yaşamaya yardım edebildiği ve iyi bir öğretmen olduğu için kadının ruhu hayatın her planında mevcuttur. O büyütür, destekler, ilham verir… Hayat vermek ve bu hayatı sürdürmek onun ellerindedir.
Modern mitlerin önemli bir anlatıcısı olan Joseph Campbell’a göre, kadınla ilgili temel şey onun bir bedene, bir ruha, bir topluma ve bir uygarlığa hayat verebilmesidir ve eğer ona hayat verme fırsatı verilmezse, kadın var olma nedenini kaybeder. Ruhunuzun diğer bir niteliği olan enerjiyle, bu enerjinin özel biçimiyle hayatın içinde nefes almaya ihtiyacınız vardır. Bu enerji dürtüsel değildir, daha çok direnç ve süreklilik içerir; kadın inanılmaz sabrı içerisinde, akıl almaz şeylere katlanabilir. Haksızlığa uğradığı için değil ama dayanıklı olduğu için bu onun müthiş bir silahıdır. Büyük bir fiziksel dayanıklılığa sahip olamayabilir, ancak o inanılmaz bir psikolojik dayanıklılığa sahiptir; bu onun zorluklar ve acılar karşısında güçlülükle, sükûnetle aktarabildiği enerjisidir.
Kadın aşktır. Hepimiz severiz, tüm erkekler ve kadınlar. Ancak erkek hayatına aşkı dâhil edecek biçimde sever ve kadın hayatı için sever. Ne var ki kadındaki aşk iki yönlü bir kılıçtır; eğer bu küçük harflerle aşk ise bencil, sahiplenici olur; sevmeden önce sevilmemenin ve değer vermeden önce değer verilmemenin korkusudur. Fakat eğer ruhunuz uyanmışsa o zaman bu birlik için büyük bir güç yaratır, bu dünyanın kalbi ve tapınağın merkezindeki ateş gibidir.
Kadın birleştirir, birleştirme yeteneğine, uyuşmazlık içinde olan ruhları, insanları birleştirme, bağlama yeteneğine sahiptir. Onun aşkı büyük bir cömertliktir, aynı zamanda güzelliği, uyumu algılama yeteneğidir ve adalet için mücadele eder. Bu yüzden kadın, sezgiyle öne çıkan becerikli ve iyi düzenlenmiş bir akılla birlikte, aşktır ve de bilgeliktir. Çünkü eğer ona neden şeyleri bu şekilde yaptığını sorarsak, o daima buna nasıl cevap vereceğini bilir.
Ve bunun ötesinde, o asla boşa harcanmaması gereken bir güce sahiptir: onun şeyleri öngören ve bunları müthiş bir yetenekle algılayan sezgisi; bu onun gücü ve bilgeliğidir. Bu kehanetten ziyade sezgidir, çünkü bunun basit bir tahmin gibi ortaya çıktığını düşünmüyorum: o basit bir şekilde şeyleri “bilir”.
Antik uygarlıklarda dişil erginleme törenlerinden bahsedilir ve bugün kafa karıştıran bilgilerin etkisiyle bunları şeytani imgelerle dolu tuhaf ritüeller şeklinde hayal ederiz; fakat gerçek dişil erginleme, daima kadının kendi ruhunu fethetmesi olmuştur. Tüm dinlerdeki büyük mitler bunu bu şekilde yansıtır; erkek kahraman kendi eril ruhunu fetheder, kadın kahraman kendi dişil ruhunu fetheder. Ve bize, erkekler için olan ve kadınlar için olan bir savaştan bahseden başka mitler de vardır. Herakles onu bekleyen on iki sınav nedeniyle dünyayı dolaşmaya karar verir, dişil olana her zaman aktarılabilecek nitelikler olmasına rağmen, eril denemelerle yüzleştiğini söyleyebiliriz.
Fakat mitlerde geçen özgün bir dişil öykü de vardır; tüm tanrıların Büyük Ana Tanrıçası olan annesine çok bağlı, alımlı, genç bir kadın, Persefone’nin öyküsü. Bir gün, tanrıça yerin derininden ve karanlıktan çıkan yeraltının tanrısı tarafından kızının nasıl kaçırıldığını görür; yeryüzünde bir çatlak açılır, Persefone’nin arkadaşlarıyla oynadığı yerde Hades’in arabası ortaya çıkar, onu alır ve geriye yalnızca bir boşluk kalır.
Bu, kadınların mitidir. Aslında, Persefone tam olarak tutsak edilmemiştir. Bu, onun ruhun içine düşmesi, içselleşmesi ve erginlenmesidir.
O, bu iç gözleme, gizli olandan, yeraltından, ezoterik dünyadan, gizemlerin dünyasından tohumları almaya ihtiyaç duyar.
Demeter kızını boşu boşuna arar, çünkü o yalnızca zamanı geldiğinde yerüstüne çıkacaktır. Persefone dünyaya döndüğünde annesini kucaklar çünkü yeniden tanrıçayla buluşmuştur; fakat artık o tecrübesiz genç kadın değil, gerçek bir kadındır. Yeraltı dünyasından, asla unutmayacak olduğu bilgeliğin tohumuyla geri dönmüştür.
O, yeraltı dünyasında babanın kızına dönüşmüştür ve dünyaya geri döndüğü zamanda ise annesinin kızıdır: artık o bir tanrı ve tanrıça ile birliktedir. Büyük savaşına doğru ilerlemiştir. O, erkekle rekabet etmez, kim olduğunu bilir.
Bu küçük mitos, çocuklar için yarattığımız hikâyelerin çoğunda veya mitolojinin bir bölümünde ortaya çıkar, bugün ilerlemeye çalıştığımız klişe örnekler veya sabit fikirler yerine evrensel arketiplerle birlikte erkeğin ve kadının ruhunu yansıtır.
Kadınların zamanı gelmiştir, yalnızca kendileri için uluslararası bir özel gün istemek için değil bunun ötesinde hayatlarının her yılındaki her ayın her gününde, nasıl kendisinin efendisi olacağını bilmek için.
Sizin zamanınız gelmiştir, hayatınızın baş kahramanı olduğunuzu hissetmek ve kendiniz için birçok şey yapma adına kendi niteliklerinizle, cömertlikle sahip olduğunuz gücü ve yetenekleri hissetmek için. Çünkü bir kadın vermeyi ister ve talep eder, o daima ellerini nasıl açık tutacağını bilir.
Eğer kadın nasıl hayat ve enerji vereceğini bilirse, işte o zaman tam bir baş kahramana dönüşecek, 8 Mart’ı beklemek yerine her günün içerisinde kadınlar için bir yer olacak ve böylece erkekle uyum içinde yaşayabileceği ortak bir alan olacaktır.
Böylece, Uluslararası İnsanlık Gününü gerçekleştirmemiz mümkün olur, fethetmek zorunda olduğumuz barış ve huzurun mutluluğunu yaşarız. Öncelikle kadının ruhunu fethettiğimiz sürece ve neden olmasın erkeğin ruhunu da…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Fantastik Orta Dünya (fantastic middle earth) Fantastik Edebiyat Bilim Kurgu